Ana Sayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Mail 

     
   
   
YEMEKLER
Üye Girişi
En Çok Gezilenler
Kırmızı Mercimek Ezmesi Salatası
Bu leziz salatayı özel arkadaş menüsü için hazırlamıştım. Mercimek köftesine benzeyen bu salatayı denediğinizde vazgeçemeyeceğinizi düşünüyorum. Özellikle yoğurtlu sosu ile yaz..
Nişastalı Börek
Bu böreği bayram sabahı kahvaltı için misafirlerime yapmıştım. Sıcacık ikram edebilmek için sabah erkenden kalkıp yapmıştım. İkinci kez yapışımda yine misafirlerime, ama bu sefer...
Kağıt Kebabı
Bir yemek kağıda sarılıp, fırına girince bu kadar mı güzel olur? Bu kadar mı enfes kokar diyorum ve başka..
Bize Ulaşın
Anne ve Babalara
Asacak mıyız, Yoksa Kesecek miyiz?
30.11.2011 - 10:31

ASACAK MIYIZ, YOKSA KESECEK MİYİZ?

Bitirilmesi gereken koca bir kitap dururken hemen bir çırpıda herrenk facebook sayfasına bir göz atayım dedim. İlk başlardaki birkaç cümlesini gördüğüm bu yazının devamını okumadan edemedim. İyi ki de devamını okumuşum dedim kendi kendime. Yazıyı okurken bir taraftan geçen yıl bir alış-veriş merkezindeki annesiyle düelloya giren küçük kız geldi gözümün önüne. Aman yarabbi? Aslında ne çok yaşanıyor bu ve buna benzer sahneler dişe düşündüm. İçim cızzz ederek bir taraftan bu yazıyı okuyor hem kendimi, çocuklarımın küçüklüklerini, hem de o küçük kızın annesiyle olan durumu gözümün önünden geçiyordu. Bilmiyorum, neden ancak küçük kız bir şeyler için diretiyor, annesi de sanırım onun direttiği şeye karşılık bir direnç gösteriyordu. Ancak bu direnç, küçük kız tarafından kararlılıkla yürütülen, annesi tarafından da fizik kanunlarının kendisine verdiği güç sayesinde yürütülen bir direnç oluyordu. Sanırım ne demek istediğimi anlamışsınızdır. Kadının ne şekilde şiddet uyguladığını anlatmak istemiyorum. Zira olumsuz olan her şeyin bir şekilde bilinçaltımıza yerleşir endişesiyle. Küçük kızın kaldığı durum karşısında kendi kendime bir büyük, anne olarak utanç duydum. Zira ortada küçük kızın kaldığı durum, bir şiddetin de ötesinde bir aşağılama, ezme olayıydı. Birden müdahale etmekle-etmemek arasında gittim-geldim. Ama nedense buna cesaret edemedim. Sonra bu küçük kızın büyüdükten sonraki psikolojisini düşündüm. Düşündüm. Acaba birşeyleri anlamak için gelecekte o küçük kızında mı küçüklüğüne inmek gerekecekti. Olabilecek muhtemel senaryoları kurgulamaya başladım. Kızımla birlikte alış/veriş merkezinde karşılaştığım bu olay beni o gün ve sonrasında derinden etkiledi. Sonrasında o yavrucağı düşündüm.

İşte bana bu yaşadıklarımı hatırlatan yazıyı kaleme alan Gülseren hanımın yazısını hemen paylaşmak istedim. Umarım yazının vermek istediği mesaj gerekli yerlere ulaşır.   

“Asacak mıyız, kesecek miyiz? Yoksa......
Geçen günlerde yolda giderken karşılaştığım bir olay beni yeniden hayal dünyama daldırdı. Gerçekleşmesi hiç mi hiç zor olmayan hayal dünyama...
Ne demiştim, karşılaştığım bir olay demiştim, değil mi?
Aslında öyle büyük bir olay değil.
Bir annenin henüz 3 yaşlarında olan çocuğu ile arasındaki geçen dialoğa kulak misafiri oldum. Yolda giderken kırmızı lambanın dur işareti beni durdurdu.
Sadece ben değildim, kırmızı ışığı görmezden gelmeyip duran.
Bir bayan elinden sıkıca tuttuğu çocuğu ile birlikte yeşil ışığı bekleyenler arasındaydı.
Kırmızı ışık beni durdururken, çocuk, her çocuk da olduğu gibi bakışlarımı üzerinde durdurmuştu. İzlemeye daldığım çocuğun gözleri sulanış ve her an biriken yaşları akıtmaya hazırdı.
Oy, oy hiç de dayanamam bu manzaraya. Kıyamam oy.
Yoksa...
Yok, canım, ben baktım diye ağlamayacaktı çocuk elbette.
Kırmızı ışıkta durmadan önce gözlerini yaşla dolduran bir şeyler olmuştu.
Öyle şeyler olmuştu ki, anne olanlara çok öfkelenmişti anlaşılan.
Çocuğunu cezalandıracak kadar ağırdı öfkesi.
-Akşam baban gelsin de her şeyi anlatayım, o zaman gör gününü.
Henüz üç yaşında bile olmayan çocuk, gününü görecek kadar ne yapmış olabilirdi ki?
Bu gün görme bizim bildiğimiz o iyi gün görmelerden değil gibiydi.
Bahsedilen gün görme kötü gün görmeydi. Göreceği günü de akşam görecek.
Kısa bir akşama koca bir günü sığdıracaktı. Hem de kötü bir günü. Vah yavrum.
Bazen dilden dökülen kelimelerden oluşan cümlelerin farkında olup olmadığımızı soruyorum kendime. Sorsam mı?
Kendime sorduğum bu soruyu çocuğun annesine sorsam mı?
Ya bana, sana ne be kadın derse.
-Hanımefendi, evinizin babası asıyor mu kesiyor mu? Çocuk gününü nasıl görecek?
Sorayım mı? Evet, evet sorayım.
Tüh ya, tam da soracakken bizi yolda durduran kırmızı ışık söndü ve yerini yeşile bıraktı. Hanımefendi hızla geçti gitti.
Babaya yetişecek bir şeyler vardı.
Onlar hızla geçip giderken, ben arkalarından bakakaldım.
Sizde benim gibi sıkça böyle diyaloglara şahit oluyorsunuzdur eminim.
Akşam babana söyleyeyim de gör gününü...
Ne oldu, neden öyle baktınız?
Yoksa içinizden, başkalarına şahit olsak iyi, ya ben bile zaman....
Böyle mi dediniz içinizden? Neyse siz söylememiş olun, ben de duymamış olayım.
Ha evet, yazımın başında ne demiştim?
Geçen gün karşılaştığım bir olay beni hayal dünyama daldırdı demiştim.
Olayı kısaca anlatmaya çalıştım. Gelelim o günün akşamında, başımı yastığa koymamın ardından kurduğum hayallere.
Gözlerimde bir aile tablosu canlandı bir anda. Akşam saatlerine yakın bir zamanda anneyi bir telaş sarar. Evin babasının işten dönmesine sayılı dakikalar kalmıştır.
Akşam yemeği pişmek üzereyken, evdeki arta kalan dağınıklık da hemen toparlanır.
Telaşlı olan sadece anne değildir.
O günün suçlu çocuğu evde sığınabileceği en uygun deliği bulmaya çalışır.
Ders masasına oturup ciddi ciddi ders çalışıyor gibi mi yapsa,
erkenden yatağına girip uyuyor numarası mı yapsa, yoksa.
Hmm, biraz daha düşüneyim diyerek düşünmeye devam eder.
Derken kapı zili evin babasının geldiğini haber verir.
Bu zilin çalışı babamızın zil çalışından başkası değildir. Bu baba zili.
Kapı açılır ve sabahın erken saatlerinde evden ayrılan baba nihayet evine dönmüş olur.
Sabah gidişiyle akşam dönüşü aynı değildir.
Dinç ve enerji dolu evden ayrılan baba, yorgun argın evin kapısından girer.
Hoşgeldinle karşılanan baba koltuğunda yerini alırken,
tv kumandası da babanın elinde yerini alır. Akşam sofrasını hazırlayan anne, suçlu çocuğun yanından geçerken birazdan olacakları hatırlatmadan edemez.
-Hmm, birazdan görürsün sen gününü.
Çocuk hala karar verememiştir. Odasına çekilip ciddi ciddi ders çalışıyor numarası mı yapmasa, yoksa akşamın erken saatlerinde yalancıktan uyusa mı?
Derken bir ses bütün planlarını alt üst eder.
-Hadi gelin çocuklar sofra hazır.
Suçlu çocuk sofranın bir köşeye yakın denebilecek bir yerini seçer.
Köşede oturursa fazla dikkat çekmez.
Anneyle sürekli göz göze gelen çocuk, sofradaki yemekten önce bir porsiyon çıtır çıtır tırnak yer. Anne sabırsızlıkla en uygun zamanı beklerken, en uygunsuz zamanda yapacağını yapar.
-Senin kızın, oğlun bil bakalım bugün ne yaptı?
Anne olup biten her şeyi sadece kendi açısından anlatırken,
çocuk hakkında verilecek olan kararı bekler.
Muhtemelen babanın verdiği cevapları düşünürken hayal gücümü iyice zorluyorum.
Eğer baba, benim kızım yapmaz, diyerek koltuktaki yerini ve çocuğunu da kollarına sararak durumu konuşarak paylaşırsa, çocuk olaydan sıyırmıştır.
Çocuk babanın koluna girer ve oh be diyerek akşamın keyfini çıkarır.
Anne bu manzarayı hazmedemez. O son sözü söylemeden de edemez.
-Eee, büyüyünce hatırlatırım sana bu günü.
Diğer bir manzara muhtemelen şöyledir.
Baba koltuğundaki yerini alırken tv kumandası da babanın elinde yerini alır.
Çocuk akşam yemeği niyetiyle çıtır çıtır tırnakları afiyetle götür.
Anne en uygun zamanı beklerken en uygunsuz zamanda yapacağını yapar.
-Bil bakalım...
Demedim mi en uygunsuz zaman diye. Babanın keyifsiz keyfi de kaçar ve
-Yahu hanım, bütün gün çalıştım. Zamanımı şimdi.
Baba söylenirken çocuk da büyük olaydan sıyırmıştır. Tırnakla karın doyar mı?
Afiyetle akşam yemeği ile karnını bir güzel doyurur. Afiyet şeker olsun.
Bu manzara da babalara küçücük bir hatırlatmada bulunmak istiyorum.
Anneliğin mesai saati olmadığı gibi, babalarında mesai saatleri yoktur.
Hiçbir baba, ben babalığımı sadece sabah 9 akşam 18 arası evimizin ekmeğini kazanarak yapıyorum, diyemez. Babalık bu saatlerle sınırlı olamaz.
Akşam 18 den sonra babalıktan istifa eden babalar, gece yarılarına kadar Facebokta onunla bununla şununla edebiyat, şiirler, şarkılar adına her şeyi paylaşabiliyorlar.
Başkasının çocukluklarının dertleriyle dertlenip, başka kadınlarla aşk muhabbetlerine hiç çekinmeden giriyorlar. Ve bütün bunları kendisine helal olan kadının, yani eşinin ona çay servisini yaparken rahatlıkla yapabiliyorlar. Profil bilgilerinde evli, 2.3.4 çocuk babası yazan beyler mutlu aile fotoğraflarını da onunla şununla bununla paylaşmaktan çekinmiyorlar.
Sen saatlerini sanal paylaşımlarda harcarken mutlu aile fotoğrafında görülen çocukların nerede?
Konu ile ilgili kulağıma gelen bazı paylaşımlardan dolayı bu son cümleleri yazmadan edemedim.
Gelelim son manzarayı kurduğum hayalime.
Şöyle keyifle koltuğuma yaslanarak hayal gücüme güç katıyorum.
Sizde buyurun.
Evinin ekmeğini kazanmak için yorulmayı göze alan baba, her bir yerinde eşinin ve çocuklarının dokunuşunu hissettiği evine geliyor. Kapı zili babanın gelişinin habercisi oluyor.
Kapı zili babayı müjdeliyor.
-Yaşasınnnn baba geldi, baba geldi...
Evde çığlıklar yükselirken herkes kapıya doğru koşuyor. Kapı açma yarışına bütün ev halkı katılıyor.
-Hayır, ben açacağım, ben açacağım...
Kimin açtığı belli olmadan kapı açılıyor.
Daha bu sabah evden ayrılan baba çoook uzuuun zamandır yolu gözlenen bir baba gibi karşılanıyor. Baba da çoook uzun zamandır görmediği çocuklarını kucaklıyor.
Bütün günün yorgunluğu kapı önünde nöbet tutuyor ve yuvaya yaklaşmıyor.
Oh be, ne keyif. Hayal kurmaya devam edelim. Nerede kalmıştık?
Evet, bütün bir günü birbirinden ayrı geçiren aile bireyleri bir araya gelerek yeniden birbirilerine kavuşuyorlar.
Eee nasıl?
Sizde her akşam birbirinize yeniden kavuştuğunuzu hissettiniz mi?
Çocuklar babanın etrafında dönerken, anne özenerek akşam sofrasını hazırlıyor.
Suçlu çocuğun yanından geçerken muzipçe tebessüm ederek ona fısıldıyor.
-Ah seni seni...
Suçlu çocuk tebessümle başını eğip omuzunu silkiyor.
Sofra annenin emeği ile hazır hale geldikten sonra ev halkı, yani aile, sofra da birleşiyor. Sofra aileyi bir kere daha buluşturuyor. Sofra bahane muhabbet şahane oluyor.
Biri diğerine bir dilim ekmeği uzatırken, diğeri birine bir bardak su ikram ediyor.
Suçlu çocuk çıtır çıtır tırnak yerine annenin hazırladığı enfes yemeklerle karnını doyurabiliyor. Anne suçlu çocuğu babaya şikâyet etmenin en uygun zamanını beklemiyor.
En uygun zamanın çocuklar yattıktan sonra, baş başa kaldıkları o an da olacağını biliyor. Akşam böyleyken her şey mis gibi oluyor.
Gece vakti, uyku saati...
Çocuklar onları sarmak için bekleyen yataklarına girerken, anne ve baba onlarla birlikte gece duasını yapıyor. Çocuklar uyumadan sesleri dua ile sessizleşiyor ve gözleri anne ve baba manzarasıyla kapanıyor. En tatlı rüyalar gecenin bu son haliyle çocuklarla buluşabiliyor. Annenin uygun zaman diye düşündüğü an bu an oluyor.
Eşi ile baş başa kaldığı an.
Her şeyin sukuta erdiği an.
Ve anne dilimlenmiş meyveleri sehpanın üzerine bıraktıktan sonra...
-Biliyor musun bugün.......
Ve ertesi gün.
Sabah aynı sabahlardan biri olan o sabah.
Gün yine aynı günlerden olan o gün.
Akşam ise aynı akşamlardan değil de, başka bir akşam olmaya hazırlanıyor.
Evet, bu akşam başka bir akşam olacak.
Bu akşam pek güzel bir akşam olacak.
Babanın gelişine bir kaç saat kala evin telefonu çalıyor ve baba gelmeden ondan bir telefon geliyor. Babanın ilk muhatabı anne oluyor. Fakat babanın o an konuşmak istediği anne değil, kızı oluyor.
-Bana kızımı verir misin?
Bu durum akşamdan anlaşmış bir durum olsada, anne hiçbir şey anlamamış gibi yapıyor. Çünkü anlaşmanın içinde anlamamış gibi yapmakta varmış.
Anne bir şey anlamadan kızını çağırıyor.
-Kızım gel baban telefonda, seninle konuşmak istiyor.
Babasının kızı elinde ne var ne yok, her şeyi bırakıyor ve telefona koşuyor.
-Babacığım beni çağırmışsın. Biliyorum dersimi ve yemeğimi soracaksın.
Dersimi yaptım, yemeğimide yedim. Şimdi de oyun zamanı.
Babasının kızı babanın ezberini alt üst ediyor. Akşamın ezberi bozuluyor.
Baba düşünüyor.
Hmm, toparlamalıyım hemen. Evet, baba toparlıyor.
-Ooo kızım benim. Dersini yaptın, yemeğini yedin. Aferinlerin en kocamanı benim kızıma gitsin. Şimdi de oyun zamanı demek ki. Eee, hakettin tabiî ki.
Peki, bu sıralamanın içinde bana da yer verir misin bu akşam?
Babacık kızından ister de babacığın kızı hiç evet demez mi?
Babacık işten yorgun argın gelecek, aman kızım dur çok yorgunum bütün gün çalıştım demeyecek, bir de üstüne üstlük kızından onunla vakit geçirmesini isteyecek....
Babacığın kızı da kabul etmeyecek. Olacak şey mi?
Bütün vakitler o babanın olsun.
- Veririm tabiî ki babacığım. Ne yapalım peki bu akşam?
Babacığın tam istediği buydu işte. Şimdi o akşamın nasıl geçeceğini belirleyecekti.
-Bu akşamı evde geçirmek istemiyorum. Benimle akşam yemeğine çıkar mısın?
Şöyle baba kız baş başa ha, ne dersin?
Babacık kızını çok özel saatlere davet ediyor. Baba kız akşam yemeğine sözleşiyor. Hayalim de keyfim giderek artıyor. Kızımızı heyecan sardı bile. Evde çığlıklar atarak annesine bu özel akşamı duyuruyor.
-Yaşasınnnn, babam beni bu akşam yemeğe çıkarıyor.
Babam beni bu akşam yemeğe çıkarıyor...
Babasının kızı dolabından en sevdiği elbisesini çıkarıp babası için hazırlanmaya başlıyor. Dakikalar saatleri kovalarken, kızımız için geri sayım başlıyor.
-Anne bak tam yarım saat kaldı. Babam gelecek ve beni yemeye götürecek.
Dün akşamdan bu akşamı bilen anne yine hiç bozuntuya vermiyor.
-Bu yemekte nerden çıktı böyle. Ne güzel yemek yapmıştım evde.
Neyse gidin bakalım siz baba kız.
Babasının kızı havasını hiç bozmaz.
-Bir daha ki sefer de sen gidersin babamla anneciğim. Bozulma hemen öyle.
Bu akşamın kapı zili sadece babanın geldiğinin habercisi değil, aynı zamanda yemeğe çıkma vaktinin habercisi oluyor.
-Yaşasınnnn, gidiyoruz anne gidiyoruz, babam geldi işte...
Babasının kızı koşarak kapıyı açıyor ve babasını kocamaaan öperek bu özel davet için teşekkür ediyor.
-Çok teşekkür ederim babacığım.
Baba asıl teşekkürün kendisi için bir borç olduğunu söylemeden edemiyor.
-Asıl ben teşekkür ederim. Sen değerli vaktini bana ayırıyorsun, oyununu yarıda bırakıyorsun. Baba kızını öpüyor ve ona çaktırmadan anneye bakıp ona göz kırpıyor.
-Sende bizimle gelmek istemez misin?
Anne formalite daveti formalite bir nezaketle kabul etmiyor.
Siz baş başa çıkın bakalım bu akşam. Bugün çok yoruldum.
Yemeği dışarıda, çayı evde için, unutmayın. Çayın yanına kek yaparım ben şimdi.
Kızımız bu akşamın çok güzel bir akşam olduğunu söylemeden edemez yine.
-Bu ne güzel bir akşam böyle ya...
Baba kız anneden vedalaşarak çok özel dakikalar yaşamak için yola düşüyorlar.
Baba neredeyse boyu kadar olan kızıyla caddelerde elele yürüyor.
Ha sizin oğlunuz mu var. O zaman oğlunuzla da omuz omuza yürürsünüz.
İki dost gibi.
Kızınızın o güne kadar olan kısacık ömründe sizinle birlikte yaşadığı bütün anılarını dile getirerek, yürüdüğünüz sokaklarda yeniden canlandırır.
Anılar zamanda yeniden hayat bulur.
Daha dün gibi dediğiniz bir de baktınız ki bugün olmuş.
Akşamın neşesi sadece sofradaki lezzetler değil, baba kız muhabbeti oluyor.
Baba konuya girmek için uygun zamanı beklemeden, zamanı uygun hale getiriyor.
Ve işte o an.
Hassasiyeti imkân sayan baba konuyu sorun gibi görülen olaya yönlendiriyor.
Hani annenin daha dün gece babayla paylaştığı soruna. Bu akşamın sebebi olan o konuya...
Akşamın sebebi o sorun olsada, baba yine hassasiyeti imkân sayıp kızının da hassasiyetini önemseyerek bu özel akşamın sebebini soruna bağlamıyor.
Bu akşamın tek sebebi babanın kızı ile birlikte bir akşam baş başa geçirme arzusu oluyor.
Ve baba...
-İyiki çıktık kızım. Bence bunu fazla geciktirmeden tekrarlamalıyız.
Baba kız olarak böyle akşamlar geçirmek bizimde hakkımız, değil mi ama?
Böyle bir teklife babasının kızı ne diyebilir ki?
-Çok sevinirim babacığım. Bence de sık sık yapmalıyız bunu. Sen işten gelene kadar ben bütün derslerimi bitiririm. Dediğin çok doğru baba. Baba kızın böyle bir hakkı olmalı.
Bu akşamın muhabbetine hiçbir diyecek yok.
Yemek bahane muhabbet şahane. Baba artık muhabbeti ele almaya başlıyor.
-Ya sahi, dün akşam annen bir şeylerden bahsetti. Gündüz aranızda küçük bir anlaşamazlık yaşanmış sanırım. Yani annenin seni şikâyet ettiğini düşünme sakın.
Acaba nasıl olsa daha iyi olurdu düşüncesiyle benimle paylaştı. Şimdi aklıma geldi. Sahi ne oldu? Sen de anlatmak ister misin kızım?
Baba yolu bulmuştu. Baba konuyu iyi oturtmuştu.
Babasının kızı da kendi hassasiyetini dile getirerek sorunu dilinin döndüğünce anlatmaya başladı....
Hassasiyetle anlatılanı baba hassasiyetle dinliyordu...
-İşte böyle baba. Dün bunlar oldu. Şimdi ben suçlu muyum yani?
Baba kızının başını okşamadan konuşamadı.
-Yok, güzel kızım. Suçlu yok. Ne sen ne de annen suçlu. Biz zaten suçlu aramıyoruz.
Küçük bir soruna nasıl bir çözüm bulabileceğimizi düşünüyoruz.
Bu yüzden sorunları konuşarak paylaşıyoruz. Maksat suçlu arayıp onu cezalandırmak değil elbette.
Kızımızın tebessümü onu daha da güzelleştiriyor.
-Yani suçlu yok. Öyle mi?
Anlaşıldı. Kızımız suçlu durum da olmamaktan memnun olsa da, bir olay da suçlu birinin olamayışına da inanamıyor. Öyle
olsun. Bizim baba da bir suçlu bulurdu elbette.
Suçlu da hazırdı aslında. Suçluyu bulmak hiç mi hiç zor değildi.
-Ya bir suçlu var aslında.
Kızımız iyice meraklanır. Suçlu kendisi değilse annesi miydi peki?
-Suçlu kim peki baba, annem mi?
Baba biliyordu kızının böyle düşüneceğini. Fakat kızı yanılıyordu. Suçlu ikisi de değildi.
-Hayır kızım. Suçlu ne sen, ne de annen. Dedim ya. Ama bir suçlu var aslında.
Kızımız babasına şaşkın şaşkın bakarak düşünür.
Nasıl olur? Olay da kendisinden ve annesinden başka kimse yoktu ki.
Annesi değil, kendisi de değilse, suçlu kim peki?
Kızımız daha sorunun cevabını bulamadan babasının bir sorusuyla karşı karşıya kalır.
-Peki kızım. Diyelim ki suçlunun kim olduğunu öğrendin. Suçluya sence ne yapmalıyız?
Suçluya ne yapılır ki? Tabiî ki ceza verilir. Onunla konuşulur.
-Hmm, suçluyla konuşmamız gerekir bence baba.
Hatta bir daha aynı hatayı yapmasın diye küçük bir ceza da verilir suçluya.
Öyle değil mi babacığım?
Baba konuyla ilgili kızını daha fazla yormak istemiyor ve sonuca adım adım gidiyor.
-Haklısın kızım. Suçluyu tespit ettikten sonra gerekirse başka bir suçu önlemek için küçük bir ceza da verilir. Şimdi sana suçluyu söyleyeyim. Suçlu suçun kendisi kızım.
Yani sorunun kendisi.
Kızımız babacığını pür dikkat dinlemeye devam eder.
-Suçluyu bulduk şükür. Sorunu konuştuk. Sıra cezaya geldi. Suçlunun, yani bir sorunun en etkili cezası çözümdür kızım. Bir soruna çözüm üretirsek, sorunu da suçu da ortadan kaldırmış oluruz. Onları yok ederek cezalandırmış oluruz.
Var mısın sorunu bir çözümle yok ederek cezalandırmaya?
Kızımız çok ciddi şeyler öğrenmiş olmanın heyecanıyla babasına sarılır.
-Olmam mı hiç. Hem de bütün sorunları çözüm ile cezalandırarak onları yok edelim.
Baba kızıyla el sıkışarak anlaşmayı ilan eder.
-Anlaştık o zaman. Suçlu sorunmuş. Şimdi evimize gidelim.
Annen de keki pişirmiştir bizi bekliyordur. Kekimizi yerken soruna birlikte çözüm bularak onu ortadan kaldıralım. Bundan sonrada bir daha kimseyi rahatsız etmez.
Baba kız evlerine, o evin annesine, demlenmiş çaya ve pişmiş keke kavuşur.
Sorunlar hangi çözüm yoluyla en etkili şekilde cezalandırılarak ortadan nasıl kaldırılacağı konuşulur.
Aile olumsuz görülen sorun olayı, çözümlerle olumlu hale getirir.
Hayal perdemi keyifle kapatıyorum.
Evet, siz, siz kendinizi hangi hayalin içinde gördünüz?
Bir tanesinde mi, hepsinde mi yoksa hiçbirinde mi?
-Gülseren hanım, son hayaliniz iyi güzelde kolay mı sanıyorsunuz?
Diyorsunuz belki de.
Annelik kolay olmadığı gibi, babalıkta hafife alınacak iş değildir ama her ikisi de muhteşemliktir. Muhteşemlik kolay olmaz.
Yoksa kolay ve hafif işlere kaçarak hafifleşiriz.
Sorunları çözümlerle cezalandırabilmemiz duası ile...”

Gülseren Gümüş/Aşkın Ev Hali

Güldeste Dayanışma Derneği kurucu başkanı/Duisburg

 

 

Bu haberi : 4041 kişi okudu.
Arkadaşına Gönder  Yazdır
İsminiz *
Başlık *
Yorumunuz *

 


harf daha yazabilirsiniz.
Onay Kodu:
Onay Kodu Doğrulama *
  

Ana Sayfa   |  Dua   |  Medya Köşesi   |  Videolar   |  Firmalar   |  Ziyaretçi Defteri
Herrenk.com:Pratik Bilgi, Sağlık, Yemek Tarifleri, Elişleri, El örgüsü, Eğitim, Ev yapımı ürünler, Çay Saati
© 2010 - www.herrenk.com Tüm Hakları Saklıdır. Sitenizde bağlantı linkleri verilip ve kaynak gösterilerek sitemizden alıntı yapılabilir.
WEB YAZILIM:TEKNODEVA Ankara Web Tasarım, Web Yazılım, web tasarım
Firmalar