KELAM BİTTİ ŞİMDİ SEYRETME VAR
“Kitap okuma süreçleri içerisinde son zamanlarda öykü kitapları okuyarak kendimce küçük molalar veriyorum. Öyküler kısa olmalarının yanı sıra hayatın içinden gözlemleri birileriyle yakalamış olmanın getirdiği kısa film niteliğinde seyirlik anlar adeta. Hem duygularda yaşattığı anılara kısa turları, hem de bir olaya bakarken duyduğunuz hissiyatı, okurken başkalarıyla düşünüyor olmanın aynı bakışı yakalamanın keyfine vardığınız duraklar adeta. Sizlerin de yaşamın içerisinde bu duraklara uğramanız dileğiyle”
“Ne söz gümüş ne sükût altın. Sohbetin ne tadı var ne adı. Dinlemesini hiç öğrenememiş kulakların arasında hangi çilekeş gönül dile gelebilir? Şimdi en çok “sen beni anlamıyorsun” feryadı yaygın. Tamam, ben seni anlamıyorum da, ya sen beni ne kadar anlıyorsun? Yaşadıklarımın, hissettiklerimin, paylaşmak istediklerimin vebali kimin boynuna?
Hep seyrediyoruz. Kendimizi, bulunduğumuz noktayı idrak edemeden bir şeyleri seyrediyoruz uzaktan. Biz hiç yokuz seyrettiklerimizde. Bize kendimizi unutturan her şeye dört elle sarılıyoruz. Kendimizden kaçıyoruz. Kimliğimizde ıstırabın izleri var sanki. Sen bugünden yarına kaçıyorsun, ben bugünden düne. Buluşabileceğiniz bir an var mı?
Ben konuştukça sen durmadan “hayret bi şey” diyorsun. Anlamıyorum. Söylediklerimde hayret edilecek bir şey yok diye düşünüyorum. Senin her “hayret bi şey”inden sonra hayretine hayret ediyorum. Bazen “çok güzel ya” deyiveriyorsun. Çok sürmüyor bu sevincim. Bunu alelade, her sıradan şeyin arkasından söylediğini fark ediyorum. Ah siz güzeli öldüren nesil demek istiyorum. Sonra vazgeçiyorum. Öyle ya herkes sizden yana. Şimdi gençler gibi düşünmek ve ne olursa olsun gençlerden yana olmak moda. Aysel’in annesi için “çok kafa kadın” diyorsun. Ne demek istediğini sormaya korkuyorum. Kafalı kadın demek mi bu, yoksa kafasız kadın demek mi? Sorsam gülüverirsin. Sonra sizin gibi düşünen herkes için bu tabiri kullandığınızı görüyorum. Ben senin yüz şablon cümleyle konuşmana yanarken; arkadaşlarının yanında pek latif bir hava. Bu esintileri yüzümüzde duymayı özlemiştik dedim diye “Anne arkadaşlarımın yanında böyle konuşma ‘senin annen saraydan herhalde’ deyip dalga geçiyorlar benimle” deyip kızıyorsun. Benim kelimelerimin hayat ve hürriyet hakkı yok senin gözünde.
Bizim neslimiz nüansları yakalama derdindeydi. Sizin nesliniz argoya tapma uğruna bütün manaları tek bir kelimeye yükleme çılgınlığını yaşıyor. “Kıyak adam” diyorsun. Düşünmeye başlıyorum. Çözdüğümü zannederken “elimde çok kıyak notlar var” diyorsun. Yararlı manasına mı diye kararımı verecekken “bana bi kıyak çek be abi” deyip telefonu kapatıyorsun. Şifreyi çözmem yarım kalıyor. Telefonda kiminle konuştuğunu soruyorum. “Nesrin” diyorsun. Nesrin’e neden abi diye hitap ettiğini hiç anlayamam herhalde.
Müziğin sesini sonuna kadar açıp benim hislerimi kapı dışarı ediyorsun sanki. Kendime sürekli sakinliği telkin ederek “Kızım senin müzik dinleme hakkın olduğu kadar benim de dinlememe hakkım var” diyorum. Sen aldırmıyorsun. “Bu müzik başka türlü dinlenmez” deyip çıkıveriyorsun işin içinden… Aynı evin içinde birlikte yaşayamıyoruz bir türlü. Birbirimizin yaptıklarını seyrediyoruz hiç anlamadan, başka birilerinin hayatıymışçasına… Benden sana senden bana ulaşıp, yüreğimizde yankı bulabilecek bir kelam kaldı mı acaba?
Kelimelerimin de en az benim kadar yalnız olduğunu anlıyorum. Sanki onlar düzenli bir hayatın efendilik sunan süvarileriydi. Şimdi onlara yer yok. Ozon tabakasına ait bahanelerle dolu insanın, iklime tahammülsüzlüğünde, hangi havaya nezih denebilir? Ya da insanların adeta birbirinin tepesinde ve sırtında yaşamaya mahkûm edildikleri şehir hayatında, kimin kime efendimle söze başlayıp yine efendimle bitireceği saygı sözcükleri kalmıştır? Düşünceye ve düşünen insana yaşama hakkı vermeyen yeni hayat tarzında, düşünce zenginliğinin en önemli miyarı olan kelime zenginliği kimin umurunda… Şaşkınlığın ve hayretin bile kalıplaştığı, insanların hep aynı tarzda giyinip, hep aynı şeyleri yine birbirinin aynı kelimelerle ifade ettikleri topluma bir de iletişim toplumu diyorlar. İletişim toplumu Amerika’daki bir olayı Amerikan gözüyle seyrettikten sonra, Türkiye’de Amerikanvari bir tepki gösteren insanlar grubu demek. İletişim toplumunda kelama yer yok. Seyretme telaşı içine düşmüş insanların durup düşünmeye düşündüğünü ifade etmeye dair tüm kabiliyetleri ellerinden alınmış sanki. Önce söz vardı. Şimdi seyretme var bol bol.
Acı deniz/sf.37–39
Fatma K. Barbarosoğlu
Öykü
|