BAYRAM ZİYARETİ
Bayramın birinci gününü dostlarla birlikte Bolu-Abant’ta geçirince, akşam eve varındımızda kalan bayramlaşmalarımızı yaptık. Bunun neticesinde son dakika kararı ile ertesi gün yani bayramın ikinci günü öğleye doğru Sivas’a doğru yola çıkmaya karar verdik. Çocuklar için heyecan verici bir karar olmuştu. Çünkü uzun yıllardan sonra, ilk defa gidecek sayılacakları baba ocağını ziyaret edeceklerdi. Çocuklar için uzun zamandır merak konusu olan babalarının doğup büyüdüğü yer nihayet bayram vesilesiyle ziyaret edilecekti. Herkesin köyü kendine bağlı-bostan görünür, dikenleri gül olur, havası mis, suyu bal-şeker olur hesabı bizimkiler baba ocağı köylerini çok beğendiler.
Ankara’dan çıktıktan sonra Kırşehir yolundan itibaren, Kızılırmak’ı kızıla boyayan kırmızı toprak görüntüleri ve kavun-karpuz tarlaları arasında Yozgat’a vardık. Yozgat’ın merkezinde kısa bir mola ve gezintiden sonra nihayet akşama Sivas-Hafik’e vardık.
.jpg)

Ertesi gün bayramlaşma için köydeki akraba ve tanıdıkları dolaşmaya karar verdik. Uğradığımız yerlerden biri de baba tarafından akraba olan bu eve uğramak oldu. Burası da evin minik-şirin bahçesi.

Vakit öğle vakti olunca evin beyleri namaza gittiler.

Öğlen yemeğini beylerin namaza gittiği sırada hazırladık. Namaz sonrası köye ve karşı dağa bakan manzaralı evin balkonunda yedik yemeğimizi.
Ziyaret için köyü dolaşırken köyün fırının önünden geçiyorduk.
İçeride ekmek pişirenler olduğunu görünce selam vermek için içeri girdik. Bu benim için ilginç bir deneyimdi. Çünkü daha önce hiç köy fırını görmemiştim. Dış görünümü itibariyle küçük bir evi andıran bu fırını dışından görsem, içeride ekmek pişirildiğini asla düşünemezdim. İlk kez gördüğüm bu anları fotoğraflamak istedim.



Köyde hemen birçok yerde olduğu gibi, köye gelen bakkallar sayesinde hazır ekmek tüketimi varsa da hala bu şekilde köy ekmeği yapmayı tercih edenlerin var olması güzel. Zahmetli olan birçok şey gibi ekmeklerin tadı bir harika.

Ekmeklerin bir kısmını şehirden bayram için gelenler, evlerine götürmek için yapmışlar.
.jpg)




Burada sadece taş fırında pişen köy ekmeği değil, aynı zamanda kete de pişiriliyor.

Köyü dolaştıktan sonra su almak için, köyün deresine gitme fikri epey cazip geldi. Gidip vardığımızda dere yerine bulduğumuz üstü kapalı bir evdi.

İlk önce içinden geçen bir dere olduğunu zannettim. Ancak bir ilk daha yaşayıp bunun dere değil, bir çeşme olduğunu gördüm.

Köydekilerin deyimiyle derede, ırmaktan tutulmuş balıkları yıkayan kadınlar vardı.

Ve tabii ki yıkanan balıklardan nasibini bekleyen köyün kedisi.
Bugün kapanışı köyün alt tarafında kalan dere kenarındaki bahçeye giderek tamamlıyoruz.
.jpg)
Bahçenin hemen girişindeki küçük kulübe daha çok köy peynirlerini küçük bidonlarda gömerek muhafaza etmek için kullanılıyor. Bu şekilde saklanan çökelekler hem tadını buluyor hem de daha uzun süre muhafaza edilebiliyorlarmış.

Burada karambuk ya da karamuk denilen yabani bir meyveyle tanışıyorum.

Tadı epeyce ekşi mürdüm eriğini andırıyor. Şifa niyetine bir miktar tadına baktım.
|