BEN BİLAL “İSLAM’IN İLK MÜEZZİNİN HİKAYESİ”

Hz. Peygamberin yaşamının ve İslam’ın ilk yıllarının, İslam’ın ilk müezzini Bilal-i Habeşi’nin hayatı ekseninde anlatıldığı bu roman, farklı üslubuyla bu yılları batılı bir yazarın ağzından okumak isteyenler için ilgi çekici olabilir. En azından benim için öyle oldu. Ayrıca roman akıcı anlatımıyla okuyucuyu sıkmıyor. Doğrusu elimden düşüremedim.
“Ben Bilal” İslam’ın önemli şahsiyetlerinin hayatlarını, roman havasında anlatımlarla okumayı sevenlere tavsiye edebileceğim bir eser.
Çağrı (The Message) ve Çöl Aslanı Ömer Muhtar (The Lion of Desert) filmlerinin senaristi H. A. L. CRAIG’ın kaleminden...
Kitabı merak edenlere şimdiden iyi okumalar diliyorum.
Okuyan ve hayatına not düşen:Kızım Ravza...
NOTLARIM:
“Üzerinde kırbaç vardır; bir köle yalnızca deridir... O sizi satın almıştır ve fiyatınız hayatınızın geri kalanıdır.” S.11
“Anlarsınız ya, eğer birisi bir satın alırsa, o atın günün birinde onu fırlatıp boynunu kırmayacağından emin olmalıdır. Bu olasıdır; olduğunda kişi kötü bir pazarlık yapmış demektir.
Ancak son gülenin kim olacağına karar veren yalnızca Allah’tır” s.12
“Diyorsun ki bir köle efendisiyle eşittir..?” Sırtındaki ipek örtü titredi. “Bedel olarak para ödediğim kara benimle eşit mi?” Sorunun saçmalığının hazzına varmak için durakladı. Ben <<kara Bilal>> gerçekten <<eşit ya da değil>>, sorusunun dışındaydım. Hiçbir şeydim ve bu sebeple ikisi de değildim.” s.19
“Ne var ki Ammar’ı net bir şekilde hatırlıyorum. Bakışı saf ve huzur dolu, korkusuz, uysal ama kuvvetliydi. Gözlerinde benim köleliğimden daha kuvvetli bir güç gördüm. O an benim, Bilal’in mülkiyeti değişti.
Kırbacı düşürdüm.
Soluklarını hissettim. Ne görmüş olduklarını biliyorlardı ve ben de ne yapmış olduğumu biliyordum. Bir köle başkaldırmıştı.
Ammar yerde kırbaç için ilerledi. Tekrar elime vermek için çabaladı. Fısıltı zihnimde bir çığlık gibiydi:
“ Ne diyorlarsa yap Bilal... İşte kırbaç... Hadi yap... Seni öldürecekler, Bilal!”
Ancak bu sefer kırbacı yere fırlattığımda her şey bana sükunetli geldi.”
“Mekke ve Medine arası mesafe 350 km dir. Yazları dokuz gün sürer, eğer çocuk vars a on bir gün alır. Mesafe binlerce yıldır, milyonlarca insan tarafından katedilmiş ve rüzgâr bu yolcuların her birinin ayak izleri üzerine kum serpmiştir. Bizimkiler hariç. Biz farklıydık. Biz ticari yük değil, Allah’ın yüklediği sorumluluğu taşıdık. Dünyada saatler çalıştıkça, ayak izlerimiz ayan beyan kalacak. Çünkü biz, birinci yılın birinci günüydük; seyahatimiz, hicret takvimimizi tayin etmektedir. Bizim adımlarımız zamanı başlattı.” s.90
Kitap tutan ellerine, okuyan gözlerine sağlık canım kızım.
|