BABAM MEVDUDİ
MEYVESİ BOL GÖLGESİ GENİŞ AĞAÇ/Hamira Mevdudi
İslami şahsiyetler

Sanat dünyasından, iş dünyasından birileri öldüğü zaman; yakınlarına, dostlarına sorulur:
-Merhum ya da merhume için ne dersiniz?
Cevap:
-Çok büyük bir insandı... Eşi bulunmaz bir insandı... Çok önemli bir insanı kaybettik... Acımız büyük, acımız sonsuz... Bir yıldız kaydı, gitti gibi...
Her insan eşi bulunmazdır. Her insanın kaybı yakınları için büyük bir acıdır. Ve aslında gerçek yıldızlar gökyüzünden fiziken kaybolsalarda, tarih sayfalarındaki yerlerinden kendisini takip edenlere daima göz kırparlar.
Ve öyleleri de vardır ki meyvesi bol, gölgesi geniş ağaç gibidir... Tarihe düştüğü andan itibaren insanlığı besler, kucaklar. Bizdeki “koca çınar” lafına benzer bir durum.
“Koca çınar olmak” “meyvesi bol, gölgesi geniş dev bir ağaç olmak” kolay değil...
Kaleminin gücünü, imanının gücüyle birleştirebilenler böylesi bir tanımı hak ediyor.
Ne ticaret ne alış-veriş; Allah’ın zikrinden başka bir şeyle ilgilenmeyen, Allah ile yaptıkları anlaşmaya sadık adamlar...
İşte bunlardan biri Mevdudi...
Kitaplarından lezzetli bir meyveyi tadıyormuşcasına nasiplendiğim Mevdudiyi kızının kaleminden, onun okuru olma sıfatıyla dinlemek, baba, eş, evlat yönünü tanımak, özel anılarını evladının kaleminden okumak ve bu yönlerine şahit olmak beni empati dünyasına sürükleyen ve değerelerimi tekrar tekrar gözden geçirmemi sağlayan anlar oldu.
“Anlatacaklarım gün gelip esen rüzgarlarla nisyan duvarları ardında silinip gidecek öylesine hatıralar değildir.” “Cesur bir kahramanın hayat hikayesidir” derken gerçekten son noktayı koyan bir tanım yapmış kızı Hamira MEVDUDİ...
Rabbim hepimize İslam ve iman adına böylesi cesur hayatlar yaşamayı ve bu hayat hikayesini kalemiyle, bedeniyle canlandıracak evlatlar nasip etsin. Amin...
Hayatın sayfalarına sabır ve sebatla nakış nakış işlenen bu hatıraları hikaye tadında okuyup, şahitlik etmek dileğiyle...
Kitap 185 sayfadan oluşuyor. Okurken elinizden düşüremeyeceğiniz bu kitaptan bazı önemli satırlar…

“İman kalbi bir durumdur. Dokunabilecek ya da herhangi bir müşterinin değer biçebileceği maddi bir eşya değildir. İmanın kıymetini ancak onu göğsünde taşıyan kişi takdir edebilir. Bazılarının nazarında bir lokma ekmeğe satılabilecek bir şeyken diğer bazılarının nazarında paha biçilemez bir değerdir. Onun pazrlığı ancak göklerin ve yerin Rabbi ile yapılabilir... Müslümanı yeryüzünde Allah’ın dinini ikame etmeye, İslam ahlak ve kültürünün ilkelerini inşa etmeye iten güç işte budur. İşte bu güç onu en büyük zorluklara, en şiddetli işkencelere katlanabilir hale getirir. Müslüman’ın imanı ne pahası ne olursa olsun dünya değerleri ile ölçülemez hale geldiği günlerde dünya onun önünde eğilmiş ve ona itaat etmiştir. Ama bu gün iman, herkesten korkar, herkese boyun eğer ucuz bir eşya haline gelmiştir.” s.50
Baba Nasihatı:
“Allah her insanda hayır ve şer unsurlarını birlikte yaratmıştır. Akıllı insan başkalarının iyi taraflarından istifade eder, kötülüklerinden kaçınır. Cahil ve gafil insansa kötülüklerini alır ve kendini iyiliklerden mahrum bırakır.” s.94
“Sabretmekte dağlar gibi olun… Ne fırtınalar, ne boralar geçer üzerinden ama onlar olduğu yerde sapasağlam durur, parmak ucu kadar bile kıpırdamadan dimdik dururlar... Hiçbir fırtına onu sarsamaz... Okyanuslar gibi olun... Nice koca-azgın nehirler dökülür içlerine ama onlar bir gram bile kıyılarına taşmadan oldukları gibi durular. Çevresindeki ülkelere ve limanlara zarar vermemek için taşmaz.” s.116,122
“Bir anlık susmak bin cevaptan daha etkilidir. Kirli suya taş atmak elbiseni kirletmekten başka bir şeye yaramaz. Asla küfürlü saldırılara çirkin sözlerle cevap vermeyin.” s.122
Baba Nasihatı:
“İnsanlarla ilişkilerinizi insan olmaları üzerinden kurun. Giyim kuşamına, evine, arabasına, parasına bakarak haklarında hüküm vermeyin. Kimseyi fakirkiği yüzünden küçük görmeyin, zenginliği yüzünden yüceltmeyin. Çünkü kocaman kocaman evler, köşkler, gösterişli binalar boş kabirlere benzer. Kişinin bir sarayda oturması onun şahsiyetinin de büyük olduğu anlamına gelmez.” s.138
Anne Dilinden:
“İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.”
“Bu cesede ağlamayın. Bu cesed eskimiş, yıpranmış, parçalanmış bir elbiseden başka bir şey değil. Beden sadece ruhun elbisesidir. Bir bakarsınız göz alıcı bir kıyafet sonra bir bakarsınız eskimiş, yıpranmış ve solmuş. Üzerine bir sürü yama yapılmış. Kullanılması imkansız hale gelmiş. Bu yüzden ruh onu çıkarır ve uzağa fırlatır. Sonrada ilahi nurdan başka bir elbise giyer. Babanız şu an iyileşti ve dinlendi. Ona ikram edip, takdir edecek olanın yanına gitti. Şu sizin gördüğünüz, Amerika’dan tabutla size taşınan beden ruhunun uzağa fırlattığı eski bir elbiseden başka bir şey değil. Hiç eski, yıpranmış elbise için ağlayan birini gördünüz mü?” s.158 |