Hem en sevdiği öğretmenleriyle, hem de en yakın arkadaşlarıyla şiddetli bir münakaşaya girişmiş,
onlara şimdi kendisini de şaşırtan çok garip sözler söylemişti. Olayları yeniden yaşıyor, kendine haklı olduğunu kabul ettirmeye çalışıyor; ama bu onu yarının güzel bir gün olacağına dair ümitlendirmiyordu. İnsan en sevdiğini kaybedince kendini kimsesiz kalmış gibi hissediyor, kendini sevenleri hatırlamıyor. Genç kızda kendisini kimsesiz kalmamış gibi hissediyordu. Bu onun tahammül edemeyeceği bir şeydi. Yarın okula nasıl gidecek, onların yüzüne nasıl bakacaktı? Üstelik bu haksız olma duygusu çok rahatsız ediciydi. Bir ara çaresizlikle yarin onlara yine saldırmayı, kavgayı büyütmeyi düşündü, böylece haksız olma duygusundan az da olsa kurtulabilecekti. Bu düşünce onu yeniden öfkelendirdi. Çırpındıkça batmak denilen şey bu muydu yoksa? Öfke, içini doldurdu. Bunları yaşamasına sebep oldukları için kendisine, öğretmenine, okula, arkadaşına, arkadaşlığa her şeye karşı bir öfke…
O sırada babasının sesini duydu. Babası başını kaldırmadan, elinde ki gazeteden bir makale okuyormuş gibi zamanın kıymetinden bahsediyordu. Genç kız, “Bana mesaj veriyor” dedi. “Kalk derslerine dön… Orada bir saattir ne yapıyorsun?” Genç kızın öfkesi daha da artmıştı. Bir yandan babasını dinler gibi görünüyor, diğer yandan da kağıda babası hakkın da hiç de hoş olmayan sözler yazıyordu. Babası diğer yandan da bütün öfkesinin toplandığı bir hedef olmuştu. Genç kız kağıt üstünde babasından epeyce hesap sorduktan sonra kalkıp odasına gitti.
Biraz sonra yine sıkıntıyla odasına döndüğünde babası masanın başındaydı ve kendisi için yazılmış öfke dolu sözleri okuyordu. Genç kız dehşete kapıldı; donup kalmıştı. İçinin kavrulduğunu hissetti. Yaşla dolan gözleri çığlık atıyordu:” Baba o sözlere inanma seni seviyorum, O sözleri yazan bildiğin ben değilim, yazdığım baba sen değilsin!”
Baba sessiz bir feryatla kendisini izleyen kızına dönüp bir göz atıp keğıtta yazılanları yeniden okudu. Gülümsedi. Bir işaretle kızın’ı yanına çağırıp omzunu kavradı ve kendisine çekti. ”Az bile yazmışsın” dedi. “Ama yazdıklarının benim hakkında ki gerçek düşüncelerinin olmadığını biliyorum.”
Genç kız az sonra, başı babasının göğsünde hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Baba; “Niçin bu kadar kızdın? Neler oldu?” diye sordu. “Yok” dedi. Kız; “Ağlamamın hepsi kızmaktan, gücenmekten değil. Anlayışlı bir babaya sahip olmanın sevincinden biraz da…”
Ortalık yaşıtınca genç kız babasına sordu:” Baba bunu nasıl başardın?” Baba: “Yalnız yazdıklarını okumadım” diye cevap verdi. ” Gözlerini de okudum.”
Genç kız yarım saat önce kendisini, bütün sevdiklerini kaybetmiş gibi hissederken şimdi bütün dünyayı yeniden hissediyordu.
Odasına doğru huzurla yürürken annesinin babasına serzenişini işitti:
“Bizim gözlerimizi de ara sıra okusana.”
|