MÜSLÜMAN KADININ ÇALIŞMASI
Müslüman kadınların iş hayatının niceliği konuşulurken Asr-ı Saadet döneminden örneklik teşkil eden isimler arasında ilk akla gelenler Hazreti Hatice ve Hazreti Zeynep olur. Peygamberimizin (s.a.) eşi, aynı zamanda halasının kızı olan Zeyneb’in vefatını duyduğunda Aişe’nin şöyle dediği bildiriliyor: “Övgüye lâyık, ibadetine düşkün, yetim ve dulların sığınağı gitti.”
Maharetli, eli işe yatkın, cömert bir kadınmış Zeynep. Kullanılacak hale getirdiği deriden eşyalar diker, bununla elde ettiği geliri Allah yolunda sadaka olarak dağıtırmış. Pekâlâ, sadaka için yeterli olacak bir cep harçlığına sahip olabilecekken, kendi alın teriyle kazanacağı parayla vereceği sadakanın daha makbul sayılacağını düşünüyor olmalıydı. Bir rivayete göre Hz. Ömer hilafeti sırasında Beytülmal’den hisse olarak ona iki bin dirhem gönderdiğinde sıkıntı duyan Zeynep, bu parayı sadaka olarak dağıtır. Bunu öğrenen Ömer bin dirhem daha gönderdiğinde, bu bin dirhemi de dağıtır Zeynep.
Zeyneb’in el emeğiyle hayır işleme konusundaki ısrarı, kadınların çalışma hayatını bir hayli sınırlı olarak tanımlayan muhafazakâr ve yeni gelenekçi düşünürlerin tasavvurlarının ötesinde bir üretim ufkuna işaret ediyor. Üretim mekânının sınırları yoktur, ihtiyaç icadın anasıdır, doğru, ancak üretim veya iş sadece maddi ihtiyaç için de gerçekleşmez. İçinde yaşayan kişiler üretici değilse mekân olarak ev üretime değil tüketime meyyal bir konuta dönüşebilir. Zeyneb’in sadaka vermek için kullanacağı parayı emeğiyle kazanmaktaki ısrarı, kendi hayatı -çalışma hayatı, üretimi- konunda karar verebilecek olgunlukta bir zihin yapısına sahip, özne olabilmiş güçlü bir kadın olduğunun, yaşadığı evde de bu konuda yüreklendirildiğinin ifadesi olarak bana kayda değer görünüyor.
İktibas.com /Cihan Aktaş |