İSTANBUL’DA BİR RAMAZAN GÜNÜ
Ramazanın beşinci gününe denk gelen ilk cuması Kitap Fuarına gittiğimden bahsetmiştim. Kitap fuarının ardından Sultanahmet ve Eminönünü takip eden kısa bir İstanbul turu yapmış olduk çoluk çocuk. İstanbul gezisinin devamını yazmak bu güne nasip oldu. Afrika ile ilgili yazılara bu süre içerisinde öncelik vermek istedim. İnşaallah müslümanlar olarak bu olaya karşı duyarlılığımız sadece Ramazanla sınırlı kalmaz. Zira hem fakirlik bugünün olgusu olmadığı gibi, hem de kuraklık Hz. Yusuf kıssasından da hatırlayacağımız üzere insanlık tarihinde ik kez karşılaşılan bir olgu değil. Bu yüzden bu ayı, unuttuğumuz bazı sünnetullah yasalarını hatırlamak için bir vesile bilelim. Duyarlılığımızı her daim taze ve canlı tutalım. İsraftan kaçınalım. Afrikalı kardeşlerimize acil olarak yardımda Ensar-Muhacir örneğinde olduğu gibi acele edelim. Hz. Yusuf’un uygulamasında olduğu gibi bu kardeşlerimize balık yemeği değil, balık tutmayı da öğretelim ki, bu insanlık dramına bir daha maruz kalmasınlar.
Ne yazık ki yeryüzünde kimileri hayalini bile kurmakta zorlanacağımız zevkü sefa eylerken, kimileri üzerine konan sinekleri bile kovalamaktan aciz bir şekilde açlıkla cedelleşmekte. Ancak unutmayalım her fert kendi yaptıklarından sorumlu. Her bireyin kendi payına düşen yapması gereken bazı sorumlulukları mutlaka vardır. Bu yüzden hayatımızda israfa ve aşırıya kaçmama ilkesini temel edinelim ki, tarih bizler için bu şekilde tekerrür etmesin.
Bu konudaki duyarlılığımızı sadece medya gündeme getirdiği için değil, İslami bir duyarlılıkla yerine getirelim.
İki küçük delikanlı ile, oruçlu olmalarına rağmen, Ramazanı tüketen birçok kişi arasından geçerek yaptığımız bu geziyi sizlerle hazır İstanbul’a gelmişken paylaşmak istedim.
Oruçlu küçük delikanlılarla fuardan çıkışımız...
Sultanahmete yaklaşırken...
Kitre bebeklerin ve keçe ürünlerin satıldığı stand.
Sultanahmet Meydanında İsmek bünyesindeki el sanatlarını tanıtan stantlarda yiyecek standları da vardı. En dikkat çeken standlardan birkaçı yoğurtçu, şerbetci, turşucu yan yana.
Filografi sanatının icra edidiği bir stand da burada bulunuyor.
.jpg)
Çivilerin arasından tellerin geçirilmesi ile objelere estetik bir görünüm kazandırılması işlemi filografi.
Belli örgü teknikleri kullanılarak, hat yazıları, simetrik desenler, amblemler, çiçekler, çizgi film karakterleri vb. panolar haline getirilmiş. Yeni bir sanat dalıymış.
Sultanahmet Meydanındaki meşhur tarihi Dikili Taş.
Gidenlerin iftarlarını açabilecekleri masalar, hemen Dikilitaşın önünde bulunuyor.
Çocukların vazgeçemediği Osmanlı Macunu, Patlamış Mısır satan araba ve Pamuk Şekerci.
Şenliklerin yapıldığı Sultanahmet meydanında bulunan Alman Çeşmesi.
Sultanahmetten dönüş yolu. İstikametiniz Eminönü tarafına ise giderken Gülhane Parkının arka kapısının önünden geçeceksiniz demektir. Tramvay yolundan ilerlerken asırlık ağaçların gölgesinde, tarihi yapıların önünden ayrı bir atmosferi yaşayarak geçiyor insan.
Ve tabii ki İstanbul’un incisi Boğaziçi köprüsü. Eminönünden Boğaziçinin görünümü. İkindi vakti vardığımız Eminönü sahilinden doğrusu çocuklarla ayrılmakta bir hayli zorlandık. Bu vakitlerde denizin kokusu ve havası bir başka oluyor. Ailecek birkaç kare fotoğraf çekiliyoruz. Ancak iftara yetişme telaşı ve İstanbul trafiğini de gözönünde bulundurarak burada çok fazla kalamadan ayrılıyoruz.
Eminönü sahilinden Galata Kulesinin görünümü. Bu da dönüş yolundaki son kareler.
|
